Açıklama
Akif’in fikirleri ve yaşantısı, eserlerindeki kimliğiyle mükemmel bir uyum içerisindedir. “Ân”ın ve sonrasının da şiddetle ihtiyaç duyduğu bu örnek şahsiyette iki önemli husus, hemen dikkatinizi çeker. Birincisi; Akif’in, rehber Kur’an’ı – şekil ve ritüel olarak klasik mantıkla- sadece okumakla kalmaması, onu pratik hayata da aktarabilmesidir. Örnek bir şahsiyet olarak nazara sunulmasındaki birinci sebebin de bu olduğu kanaatindeyiz. Onun hayatında dikkatinizi çekecek ikinci husus, “deneysel bilimli okul”un imanlı bir talebesi olmasıdır. Birçok araştırmacımızın da belirttiği gibi Âkif, İslam’ın ölüler dini olmadığını; İslam’da cehaletin, yobazlığın, tembelliğin, batıl inançların yeri bulunmadığını, bilimin dinle asla çatışmadığını ve İslam’ın bilime önem verdiğini imanla savunmuş, diyebiliriz ki bütün ömrünü bunun mücadelesini vermekle geçirmiştir. Akif, Müslüman milletlerin geri kalmışlığının farkındadır. Fakat bu geri kalmışlığın dinle hiçbir alakası yoktur. Ona göre, “Müslümanlık” bugün “Müslümanız” diyen insanlardan çok uzaktadır. Dinin özüne yani asli dönemine dönülürse ilerleme kaydedilecektir. İslam’ın doğuşunun akabindeki o zaman diliminde insanlık, fevkalade güzel bir sahne sergilemiştir. Muhteviyatını incelediğimiz ve piyes olarak sunduğumuz Kocakarı ile Ömer şiirinde işte bu dönemden bir örnek verilmektedir.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.